Yaşadığımız günler, tereddütler harmanı. Acabalar, öyle miler, bütün dillere pelesenk olmuş. Saman altından su yürütenler keyifte, büyük çoğunluk umutsuz. Yukarıyı kokutan çirkef, büyük çoğunluğu giderek birbirinden çözüyor. Çözülme, zayıflık demektir. Yılan, kızan, küsen büyük çoğunluk, her şeyden elini eteğini çekiyor. Ülkemde doğruları konuşan yok.
Hayır, hayır! Herkes, kendi doğrularını her fırsatta haykırıyor. Fakat dikkat edin; yalnız kendi doğrularını? Bu doğruların ortak noktasını bulma, bulabilme, anlama yeteneğimiz kalmadı mı, ne?
Ben, "Türk'üm!" Belki, bu adla anılan milletin ırkî özelliklerini taşımıyorum. Bu, benim için önemli de değil. Ancak "Türk olmaktan utananlar", çok defa "ırkî özellikler" meselesini öne çıkarmışlar, ilkin milletimi bu şekilde düşündüre korkuta sarsmışlardır. Halkı yönlendirenlerimiz nedense, her şey olmalarına rağmen "Türk olmak"tan kaçınmışlardır. Bu tutum, yaşadığımız günleri hazırlamıştır. Halk, baştakilerin dediğine göre; "İnandığından değil, sadece köprüyü geçmek için" davranmaya alışmıştır. Türkiye'nin buhranı, açmazı işte burada.
Bu yüzden, sizi bilmem ama; "Ben Türk'üm!" Çünkü bu millete mensup olmak, her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır. Türk milleti, Allah tarafından kendisine verilen misyonu uygulayan, bu misyonu da tek başına götüren bir millettir. Milletinin adını da içinde taşıyan bir kitabın yazarı olan Kaşgarlı Mahmut, ünlü eserinde bir kutsî hadisten söz ederek şöyle diyor: "Ben, yeryüzünde bir ordu-millet yarattım. Bu millete dillerin ve dinlerin en güzelini verdim. Yeryüzünde herhangi bir millete kızarsam, bu ordu milleti onların üzerine gönderir, onları yok ederim. Bu ordu milletin dilini ve dinini öğreniniz."
Bazılarınızda eşitlik duygularının depreştiğini görür gibi oluyorum. Türk'ü hazmedemeyenler, ilk itirazlarını bu noktaya yöneltiyorlar, "üstün ırk" masalına yatıyorlar. Ben, bu noktadan uzağım. Ben, görevlendirilmenin farkındayım. Bu şuurla da "Türk'üm!" diyebilmekteyim. Çünkü Türklük; birlik ve dirlik demektir. Birliğin olduğu yerde ilerleme de, şeref de vardır. Hele, Türk olmanın vereceği gurura doyum olur mu?
Türk, dünya tarihinin parlayan "tek kutup yıldızı"dır. O tarihe, dikkatle bakınız. Dilerseniz büyüteçle yeni baştan inceleyiniz; ikinci bir örneğe rastlayamazsınız. O halde, hem Türkiye'nin nimetlerinden, denizinden, güneşinden faydalanmak, hem de "Türk olmaktan utanmak" ikilemine düşmek niye? Herhalde ilkindeki çıkar duygusunun sürmesi için, sorumluluktan kaçmak için, Türk olmaktan korkuyoruz.
Bana göre bu tutum, alçaklıktan başka bir şey değildir. Öyle ya! Hem Türkiye'de yaşayacaksın, vergi vermemek dahil bütün ayrıcalıklardan faydalanacaksın, hem de işler sarpa sardığında tereyağından kıl çeker gibi bir davranışla başka milletlerin, daha doğrusu "azınlıkların" mensubu olmakla övüneceksin! Bunun adı "hainlik değilse nedir?" söyler misiniz?
Halbuki:
"Türk olmak", hür olmak demektir. Türk'ün olmadığı yerde tam istiklâl yoktur. "Türk olmak", adam olmak demektir. Bizim de amacımız, ne olursa olsun, her şeye rağmen "adam olmak" değil midir?
28 Ocak 1997
Oyhan Hasan BILDIRKİ