Oyhan Hasan BILDIRKİ, şimdiye kadar 9 esere imza atmış bir şair ve yazardır. Her ne kadar kendisi "şair olmadığını" söylese de, onun şiirlerinin Türk Edebiyatı'nda iz bırakacağı görülmektedir. Bazı şiirlerinde hece ölçüsünü de kullanan Bıldırki, daha çok serbest tarzda şiirler yazmaktadır. Onun, "Hikâyelerinin tarlası" olarak düşündüğü şiir kitaplarının adları da şöyle sıralanmaktadır: Liseden Sesler, Atatürk Aramızda, Bütün Fidanlar Sımsıcak, Ceylan Gözlüm.
Biz burada, içinde "Beşparmak Dağı" şiirinin de yer aldığı Liseden Sesler ve Atatürk Aramızda adlı kitaplarından ziyade, Bütün Fidanlar Sımsıcak ile Ceylan Gözlüm'ü birkaç satırla tanıtmaya çalışacağız. Bu iki kitap vasıtasıyla Bıldırki'nin şiir dünyasının kapılarını aralamak istiyoruz.
BÜTÜN FİDANLAR SIMSICAK: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında, "Bilim ve Kültür Eserleri" dizisinde, "Öğretmen Yazarlar Dizisi'nin 112'nci yayını olarak 1994 yılında İstanbul'da 5.000 adet olarak ilk baskısı yapılan kitap, "Ormanlarımıza Gönül Verenlere Armağan" edilmiştir. 1. hamur kağıda basılan, 56 sayfalık eser; Dolunay, Biraz Güneş, Ve Sonra başlığı altında üç bölüme ayrılmıştır. Her bölümde 11 şiir yer alıyor. Buna göre kitaptaki şiirlerin toplamı da 33 sayısını veriyor. Sanki şair, bütün fidanların sımsıcaklığının devamı için tespih çeker gibidir.
İlk bölüme adını veren Dolunay (1)'da;
Ovadan çık yukarıya dağlara
Gönlünü güneşe veren dağlara
Dallar ucuna kurulmuş dolunay
Keyfini değişmez bil saraylara
Gündüzün neşesi kuşlar uykuda
Koyu bir sessizlik sinmiş bağlara
Çamlar meşeler hemen her şey sessiz
Dolunayın rengi vurmuş dallara
Doğmuş huzur ne nacak var ne balta
Orman yatmış korkusuz rüyâlara
Yüksel gönlünce yüksel sen dolunay
Rengin düşsün daima ağaçlara
şairin bu tavrını görüyoruz. 11'li hece ölçüsüyle ve gazel kafiyelenişinde yazılan bu şiirde şair, geleneksel şiirimizin iki ayrı kutbunu kucaklaştırmaya çalışmaktadır. Ovanın tek düzeliğinden (ağaçsız oluşundan) sıkılan şair, duasına dolunayla birlikte hepimizi de ortak olmaya çağırmaktadır.
Bize göre bu şiirde zaman; ikindi sonrasında başlayan ve bütün gece boyunca sürmesi istenilen zamandır. Dolunay kendi döneminde (gökyüzünde kaldığı süre içinde), bütün geceyi aydınlatan bir kılavuzdur. Bir bakıma, güneşten aldığı bekçilik görevini noksansız olarak yine ona devredecektir. Hatta dilediğince yükselecek, hep öyle kalacaktır.
Ova-dağ kelimeleri arasındaki zıtlıktan yola çıkan şair, dolunay ışığında "korkusuz rüyâlara yatmış" ormanlarımızı tasvir ederken, kullandığı kelimeleri de özenle seçiyor. Kişi, gönlünü güneşe veren dağlara (İkindi sonrasında gurup vaktinde güneş ışıkları, dağların yüksek tepelerini aydınlatır, bu sırada dağların gölgesi ovaya düşer, her şeyi karartmaya, yok etmeye başlar.) çıkmalı, keyfini (duyduğu hazzı, lezzeti) saraylara bile değişmeyecek olan, dal uçlarına kurulmuş dolunayı seyretmelidir. (Burada akşamın bastırmasıyla birden bire dal uçlarında görünüveren dolunaya, onun doğuşuna işaret edilmektedir.) Dolunay; saraylarda keyif çatmak, hür ve dilediği gibi yaşamak yerine, dal uçlarında kurulmayı (doğmak, yaşamak) seçmiştir. Gece, ötüşleriyle ya da uçuşlarıyla gündüzün neşesi olan kuşlar uyur. Onların uyku vaktinde bağlara koyu bir sessizlik (uhrevî bir hava) siner. Bütün ağaçlar bile sessizliğe bürünür. Çünkü onlar da dolunayın renginin (gümüşî ışığının) dallarına vurmasına aşıktırlar. Bu aşkın getirdiği vuslat da (buluşup kavuşma) sürdükçe, -belki de gecenin verdiği korku sebebiyle- nacak ve baltanın bulunmadığı ormana huzur doğacak, rüyâlar (umutlar, ayakta kalabilme-sonsuz yaşama arzusu) devam edecektir.
Ormanlarımızın geceleyin gören ve gösteren gözü olan dolunay, yükselmesine (geniş zaman içinde doğmak) dilediği gibi kendi gönlünce devam etmelidir. Zira onun rengi daima ağaçlara düştükçe (vurup iz bıraktıkça), ormanlarımız ayakta kalabilecektir.
Çünkü;
SON DÖRTLÜK
Tufanlar sıralanmış kahır taşlarıdır
Hayatımızın sonsuz satırbaşlarıdır.
Değer verene, kıymet bilene aşkolsun:
Ormanlar tek tek doğmuş sabır taşlarıdır. (2)
Dolunay'da; Ahmet Haşim'in son dönem şiirlerinde gördüğümüz resmetme, tablo yapma isteğinin benzerini, daha doğrusu belki de onu bile aşan yönünü görmekteyiz.
Bütün Fidanlar Sımsıcak'taki -ortak bir tem'i esas alan, aynı ana duyguda buluşan- bütün şiirlerde, ormanlarımızın ve ona gönül verenlerimizin, onlarla iç içe yaşayanlarımızın, yangından, tahribattan arındırılmış olan yemyeşil bir dünyanın hikâyesi telmihlerle (bir kişiye, bir olaya işaret), teşhis ve intak (kişileştirme-konuşturma) sanatına başvurularak anlatılıyor.
Yüreğimde üzüntünün çetin yumağı
Görüyorum şimdi
Çok, çok aşağılarda
Top top, yumak yumak olmuş ağaçlar
Şu garip, bembeyaz akşamlarda
Ateşten sakınıyorlar
Demirden korkuyorlar. (3)
Kapak resmi Ethem Baran tarafından yapılan eserde, Kosova'nın Küçük Dağ Kuşları, Irmak Kenarında Söğütler, Ceviz Sandıklar, Sevdalı Kelebekler, Koca Çınar, Gölgelice Kaba Ağaç, Ala Şafakta Dar Ağacı Olmak, Karlı Dağda Yaşlı Ladin Ağacı adını alan şiirler, bir bakıma Bıldırki'nin şair tarafını açığa çıkaran, oldukça da başarılı olan örneklerdir.
Hilâl GÜLER
----------------------------------------------
(1) BILDIRKİ Oyhan Hasan, Bütün Fidanlar Sımsıcak / s.25 MEB Basımevi 1994-İstanbul
(2) BILDIRKİ Oyhan Hasan, Bütün Fidanlar Sımsıcak / s.56 MEB Basımevi 1994-İstanbul
(3) A.g.e. s.53
Oyhan Hasan Bıldırki Kitaplarına Dön
Bu sayfaya henüz yorum yazılmadı.